İçerde ve dışarda gözler Gül’ün üzerinde

07.02.2014 Vatan

Geçenlerde bir yabancı gazeteciyle sohbet ederken şu soruyu sordu: "Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan neden ayrıldılar?" (Aslında bizde "boşanmak" anlamına gelen "divorce" fiilini kullandı ama Türkçe çeviri için "ayrılmak" fiili daha doğru geliyor)
Şaşırmam gerekirdi ama son dönemde birçok yabancının benzer sorularına muhatap olduğum için şaşırmadım. Meslektaşıma, abarttığını, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, olması halinde bunun muhakkak yazılıp çizilmiş olması gerektiğini söyledim ve ekledim: "Belli ki beklentiniz bu yönde ama böyle bir şey olmayacak."
Fakat ne kadar kesin konuşursanız konuşun, içerde ve dışarda Gül ile Erdoğan’ın yollarının ayrılmasını bekleyenlerin sayısı, üstelik Gül birçok durumda kendilerini hayal kırıklığına uğratmış olsa da azalmıyor, hatta arttığı bile söylenebilir. Çünkü:
1)  İçerde ve dışarda değişik nedenlerle, genel olarak AKP iktidarından, ama özellikle Başbakan Erdoğan’dan rahatsız olanların sayısı katlanarak artıyor;
2)  Ama bu çevreler AKP’ye alternatif bir parti ve Erdoğan’a alternatif bir lider bulmakta hayli zorlanıyorlar;
3)  Bu noktada devreye "Erdoğansız AKP" formülü devreye giriyor;
4)  AKP içinde Erdoğan’ın yerini alabilecek ilk (ve belki de yegane) isim olarak da akıllara Gül geliyor.
 
Takas formülü
 
Eğer akla ilk gelen formül gerçekleşir, yani Erdoğan cumhurbaşkanlığı için aday olup kazanır, parti liderliği ve hemen olmasa da milletvekili seçildiğinde başbakanlığı Gül’e bırakırsa, "Erdoğansız AKP" beklentisi içinde olanların büyük ölçüde tatmin olabilirlerdi. Fakat ilkin, çok arzulamasına rağmen başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemi getiremeyeceğini anlayan Erdoğan’ın başbakanlıkta "güçlü" bir Gül yerine, denetlemekte çok zorlanmayacağı "düşük profilli" bir ismi tercih edeceği yorumları işleri karıştırdı.
Ardından Gezi direnişi ve 17 Aralık süreci gibi iki kritik meydan okumaya muhatap olan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmak yerine, parti tüzüğünü değiştirip başbakanlıkta devam etmeyi (buna bağlı olarak da Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı adayı olmasını) tercih edebileceği analizleri ön plana çıkmaya başladı.
Bu ihtimalin güçlenmesiyle birlikte Erdoğan’dan rahatsız olan iç ve dış odakların onu siyasetten tam anlamıyla tasfiyeyi hedeflemeleri şaşırtıcı olmayacaktır. Ne var ki şu ana kadar yaşananlardan AKP liderinin gücünü tam olarak hesap edemedikleri anlaşılıyor. Yaptıkları bir diğer hesap hatası da, bana göre, düşük de olsa, Gül’ün de bu projenin içinde yer alma ihtimali bulunduğunu sanmaları.
Daha önce de yazdım, ama tekrarlamak istiyorum:
1)  Gül, hükümet ile Cemaat arasındaki savaşta olabildiğince tarafsız kalmaya çalışır ancak son tahlilde tercihini (eski) yol arkadaşları lehine yapar;
2)  "Erdoğansız AKP" senaryolarının bir yerine Abdullah Gül’ü monte etmeye çalışmak inandırıcı değil. Gül’ün, öncelikle Erdoğan’ı, ama aynı zamanda AKP’yi ve bağlantılı bir şekilde Türkiye’yi de zayıflatmayı hedefleyen bu türden senaryolara pirim verebileceğini düşünmek onu hiç tanımamak anlamına gelir. 
 
Gül’ün rezervleri ve hareket alanı
 
Bütün bunlara rağmen Gül ile Erdoğan arasında çok temel konularda sadece üslupta değil özde de çok önemli görüş ayrılıkları olduğu ve bunların giderek arttığı da bir gerçek. Örneğin hükümetin HSYK tasarısında ısrar etmemesinde Gül’ün etkisi muhakkak olmuştur. Keza internete bir dizi yasak getiren yeni yasanın, bu konudaki özel hassasiyetini bildiğimiz Gül’ü de rahatsız ediyor olmalı.
Ne var ki Gül’ün çok geniş bir hareket alanı olmadığı da ortada. Yine de yapabileceği çok şey var ve bu noktada size Levent Gültekin’in şu yazısını okumanızı öneririm: http://www.internethaber.com/abdullah-gul-ne-yapiyor-ne-yapmali-15556y.htm




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
12.04.2024 AK Parti “yok hükmünde”, çünkü…
11.04.2024 Ateş İlyas Başsoy ile söyleşi – 31 Mart değerlendirmesi: Köftecilerin gazabı
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı